Benzersiz orjinal tez değerlidir
Yüksek lisans; Eğitim – öğretim hayatının lisansüstü düzeyindeki ilk adımı olan yüksek lisans hayatı, içinde bulunulan dönemde birçok insan tarafından sıklıkla tercih edilmektedir. Şüphesiz bu durumun ortaya çıkışında insanoğlunun kendini sürekli geliştirmek isteği başrol üstlenmektedir. Öyle ki geride kalan otuz – kırk yılda bırakınız üniversiteyi, lise mezunu olabilmek bile önemli bir ayrıcalıktı. Ancak değişen şartlar etrafında kendini sürekli iyileştirme amacı güden insanlık için an itibariyle bunlar yetersiz kalmaktadır. Çünkü dünya değişiyor, gelişiyor. Bunun yanında teknolojik olanların artması ve buna paralel olarak meydana çıkan değişimler artık üst düzey uzmanlık alanı meydana getirmeyi neredeyse zorunlu kılmaktadır. Hatta küreselleşme ve iletişim imkanlarının artması da bu değişimleri ciddi manada etkilemektedir.
Yeryüzünün herhangi bir
noktasında yeni olarak ortaya çıkan bir olgu, ilerleyen zaman içerisinde
hızlıca yayılmakta ve diğer topraklarda yaşayanlar da söz konusu durumdan
etkilenmektedir. Etkileşim yüksek düzeylere ulaşmış haldedir. Önü alınamaz bu
ilerlemeler etrafında işletmeler için sıkı rekabet koşulları meydana gelmiş,
insan kaynaklarının önemi had safhalara ulaşmıştır.
Hudutların da neredeyse ortadan
kalkmış olması (kağıt üzerinde bulunsa da etkileşim noktasında sınırların
manası asgari düzeye indirgenmiştir) mevzubahis etki-tepki olayını iyiden iyiye
artırmaktadır. Günümüz modern şirketleri artık insan kaynağının bu denli
ehemmiyetini tespit ettiklerinden dolayı da görece iyi olanı tercih etmeye
başlaması sebebiyle, çalışacağı yerde tercih sebebi olmak isteyen kişiler,
hayat içerisinde birçok dengeyi bir arada götürmek suretiyle kendilerini daha üst
düzeylere taşımaya gayret göstermişlerdir. Aksi takdirde kurumlar tarafından
aranılan birisi olmak son derece zor görünmektedir.
Anlatıldığı
halde gelişimlerin gözlemlendiği bu koşullarda öğrenciler de eğitim hayatını
bir türlü sonlandıramamaktadır. Sonlandırmaktan kastedilen çalışma hayatı
başlasa dahi gerek kurum içi gerekse de dış çevreden eğitim desteği
alınmasıdır. Hiç kimse bu hususun önemsiz olduğunu iddia edemez çünkü artık
şirketlerin çoğunluğu dışarıdan hizmet satın almakta veyahut eğitim veren
yerlerle çeşitli anlaşmalar yapmaktadır. Yapılan anlaşmalarla – eğer talep
edilirse –işyerlerinin belirlediği noktalarda dersler verilmekte olup, deyim
yerindeyse dersler talebelerin ayağına götürülmektedir.
Diğer yandan
işyerlerinde bu çıkarlar varken, öğrenimine devam etmek isteyenlerde normal
piyasa koşullarına göre daha düşük miktarlarda ödeme yapmaktadırlar. Tam da bu
noktada karşılıklı bir kazan – kazan modeli meydana getirilmiştir. Öyleyse
artık olanaklar son derece gelişmiş haldedir. Durumun bu hale gelmesindeki en
önemli etkenlerden bir diğeri de şüphesiz son yüzyıl tüketicisinin kral olmuş
olmasıdır. Anlatılan öğrencilerin bulunduğu lokasyona gitme işlemini genellikle
özel girişimlere ait kuruluşlar sağlamaktadır. Zaten normalde ödemesi
gerekenden daha az ödeyen talebelerin bu durumu fırsata çevirmemesini
beklemekte mantıklı olmayacaktır.
Tüm
bahsedilen kıstaslar gözlemlenirken bir de bakılıyor ki geçmişte önemli bir
pozitif ayrımcılığa neden olan programlar artık yetersiz olarak deklare
ediliyor ve lisansüstü aşamayı bitirmek sıradanlaşabiliyor. Hepimiz bu durumun
meydana gelişini takip ediyoruz. Kısacası şu anki durumda hayat boyu eğitim
felsefesi uygulanmak durumundadır. Bu kadar ileri düzeylerde uzmanlaşmış
kişiler ise hayatını neden bir doktora ile taçlandırmayım ki? Sorusunu kendine
soruyor ve son adımı da atmaya başlıyor.
Tek bir hamle ile artık son aşamaya gelmenin mümkünatı
olduğuna göre bunu kim istemez ki? Ne kadar yaşayacağımızı bilmediğimiz evren
yolculuğumuzun en az on sekiz yılını okullarda geçirmiş olmamız yetmiyor,
devamında da doktorayı bitirmek için kolları sıvıyoruz. Çokta mantıktan uzak
bir seçenek olarak ifade etmenin mümkün olmadığı bu husus, yakın gelecekte
zannediyoruz sıradan hale gelecektir. Kim bilir belki bunu da bir fırsat olarak
keşfedecek birileri yeni bir akademik seviye üretecektir. İlgili girişimin başarısız
olma ihtimali gerçekten zayıf bir ihtimal olarak görünmüyor mu?
Sonuçta
durum yukarıda anlatıldığı haliyle nereye gidecek merak konusudur. Kesinlikle
hayatımızın her evresinde eğitimi destekliyor ve bunun gerekliliğine yüzde yüz
katılıyor olsak da ne kadar ömrümüzün olduğunu bilmediğimiz yeryüzünde bu kadar
şartları zorlamanın manası var mı düşünmek gerek. Konu hakkında artık kimsenin
akademik çalıştay hazırlamak istememesini biraz anlamlandırabildiniz diye
düşünüyoruz. Belki de biz bu sebeple faaliyet gösteriyoruz ve biz veya bizim gibi merkezlere talep bu sebeple her geçen gün artmaktadır.
Kimbilir?
kaynak yazar: http://www.kalemtezhazirlama.com